Son günlerde eleştirmen birlikleri birer
birer sene sonu listelerini açıklayıp ortalığı karıştırmışken, hengameden biraz uzaklaşıp, "Tozlanmış Filmler Köşesi" için
nicedir merak ettiğim Sunset Blvd. filmini izledim, ve tabii ki de çok ama çok
çok çok beğendim. Şimdi izninizle hakkında bir iki kelam etmek istiyorum.
Efendim, 1950,
Hollywood…
Spot ışıklarının
altında sürdürdüğü görkemli saltanat
yıllarına korkunç bir saplantıyla geri dönmeyi arzulayan bir diva Norma
Desmond (Gloria Swanson). Gençlik zamanlarında, -sessiz sinema döneminde- oynadığı filmlerle
tahta çıkmış dev bir oyuncu o… Devir değişip, sinemaya gelen demokrasi(!)
neticesinde “sessiz dönem” kapanıp,
“diyaloglu dönem” başlayınca, yeni çağa ayak uyduramayan eskimiş film
yıldızları da birer birer köşeye
çekilmişler. Norma Desmond ise bu durumu kabul edemeyenlerden. O, yalnızlık ve zenginlikle geçen yıllar
içerisinde gerçeklik algısını yitirerek, yalanlarla kendisini avutmuş, eski ışıltılı günlerine dönüp yeni bir film çekmek için sayfalarca senaryo
metni yazmaktadır.
Hollywood Film
Endüstrisinin bir başka üyesi Joe Gillis (William Holden) ise genç bir senaristtir. Son yazdığı
metinler yapımcılar tarafından beğenilmeyince sefalete sürüklenmiş, evinin ve
arabasının borçlarını ödeyemeyecek hale gelmiştir.
İşte Sunset Blvd., Joe
ve Norma’nın hayatlarının kesişmesi sonucunda vuku bulan olayları anlatmakta.
Joe Gillis arabasıyla avare avare takılırken, peşine düşen alacaklılardan
kaçmak için direksiyonunu yaşlı cadının köhne malikanesine kırıyor. Bu
malikanenin gotik atmosferinde perdelerini açan Norma ile Joe arasındaki
işbirliği, Norma’nın paranoyaları yüzünden trajediye dönüşüyor. Usta yönetmen
Billy Wilder, film üretiminin kulislerinde dönen dolapları bir bir ortaya çıkarmış.
Yaşlı oyuncuların gençliğe ve güzelliğe tapan sinema endüstrisinde ufak da olsa yer edinebilmek için neleri göze aldıklarını, yeni düzenin yönetmeninden yapımcısına kadar herkesi nasıl
sahteleştirdiğini, bir fabrikayı andıran stüdyolarda emeğin ve sanatın nasıl sömürüldüğünü acı bir şekilde anlıyorsunuz. Billy Wilder’ı yaptığı
bu özeleştirinin yanında bir de etkin ve estetik kaygılı yönetimi için de
takdir etmek lazım. Sahiden şahane sahneler ve detaylar var filmde, hem göze
hem de ruha hitap ediyor. Norma Desmond’un kahyası Max (Erich von Stroheim)’in gerçek öyküsü, yer
yer fark edilen ve finalde iyice ayyuka çıkan rüya hissi, Norma’nın bir sahnede
mikrofonu tiksinerek itmesi, arabalı sahnede dikiz aynasıyla sağlanan şıklık,
havuzdaki malum sahnede yine döneminin üzerindeki sinematografik beceri aklımda
kalanlardan… Aaaa bir de Joe ile Betty’nin yazdığı senaryonun, Billy Wilder’ın on yıl sonra çekeceği The
Apartment’ın taslağı olduğu yönündeki dedikodular var… Tüm bu nüanslar filmi
nefes alır kılıyor ve altmış beş yıl sonra bile görkemine görkem katıyor. Sunset
Blvd. işte bu yüzden bir başyapıt.
Elbette filmde Norma
Desmond’a can veren Gloria Swanson’ın muhteşem olduğunu dile getirmeden bu
yazıya nokta koymak olmaz. Fazla söze gerek yok, paranoyalarıyla,
artistik sanrılarıyla ve teatral dozu yüksek mimikleriyle oynamıyor adeta yaşıyor efsane aktris. Üstelik kendisinin de sessiz
sinema döneminden gelme bir yıldız olduğunu bilmek yüreklere su serpiyor.
Sunset Blvd. Diva
Norma Desmond’ın şatafatlı günlerine ağıt yakan muazzam bir final sekansıyla
kapanıyor. "Bu an" diyor, "bu alkışlarla şahlanan onurlu an; Hollywood
sirkinin/yahut sarayın merdivenlerinden kraliçenin altın trabzanlara tutunarak indiği bu sahne her şeye bedel" diyor. Kameralar, ışıklar, alkış tutacak kalabalık…
herkes hazır… Norma da pudralanmış, kostümünü giymiş, tüm heyecanıyla yakın
plan çekimi için artık hazır. Bu onun hayatı, ve hep böyle olacak. Norma, kameralar ve
karanlıktaki muhteşem insanlar… Unutulmadığını bilmek güzel, bu tüm dünyaya
bedel! Action!….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder