18 Ocak 2015 Pazar

Whiplash


Geçen yıl beni cezbeden iki ayrı film (Inside Llewyn Davis & The Broken Circle Breakdown) de Amerikan folk müziği motifleriyle donatılmış, enfes filmlerdi. Bu yıl da caz müzik sosuyla harmanlanmış Whiplash benim için tadına doyulmaz bir lezzet oldu. Her haliyle olağanüstü Whiplash. Dişlerimi sıkarak, dizlerimi döverek, ellerimi yumruk yaparak, ayağımı ritimlere uydurarak, rahatsız bir şekilde gerilerek seyrettim filmi. Evet gerildim çünkü psikolojik işkencesiyle ürpertiyordu. Ama diğer taraftan azmiyle-inancıyla umut aşılıyordu. Salondan bana ait bir şeyleri o koltukta bırakarak ayrıldım. Kendimi bildim bileli savaştığım ama hep bir yerlerime yapışıp kalan bazı duygularımla bir süreliğine de olsa vedalaştım. Kendime olan inançsızlığımı, erken yılmışlığımı bıraktım salonda. İşte bu dedim ya! İşte bu oğlum! Hayallerin var değil mi? O zaman durma, koş bunların peşinden dedim kendi kendime. Ne pahasına olursa olsun koş. Hiçbir şeyi düşünme. Rezil olmuşsun, yüzün kızarmış, düşmüşsün-kalkmışsın, canın acımış…  Kimin umurunda. Yeter ki çalış, elinden geleni ardına koyma. Ucunda hayalini gerçekleştirmek, doyasıya yaşamak var.

Genç yönetmen Damien Chazelle’in ikinci uzun metrajlı filmi olan Whiplash, en iyi film dahil 5 dalda Oscar’a aday gösterildi. Whiplash’in senaryosu da Chazelle’e ait. Bundan sonraki projelerini 4 gözle bekliyoruz kendisinin. 

Temelde öğretmen-öğrenci ilişkisini konu alıyor film. Çocukluğundan beri bateri çalma hayaliyle yanıp tutuşan Andrew Neiman, 19 yaşında ülkenin en iyi müzik okuluna kabul ediliyor. Oldukça hırslı bir genç, başarılı da. Henüz okuldaki ilk yılında deyim yerindeyse sert bir kayaya tosluyor: Caz ustası Fletcher. Neiman, şans eseri onun kurduğu caz orkestrasında yedek olarak yer almayı başarıyor. Tabii bunun hayatının gidişatını değiştireceğinden habersiz! Çok hırslı, nemrut, oldukça haşin bir eğitmen Fletcher. Öğrencileri dersinde mum gibiler. Korkmakta da haklılar. Hata yapanı affetmiyor. Eğitme/öğretme yöntemi de farklı, bir hayli de korkunç. Provalar onun rencide şovuna dönüşüyor. Hemen her öğrenciyi kaşla göz arasında rencide edip gözyaşları içerisinde bırakabiliyor. Hata yapanların kafasına sandalye fırlatmayı hak görüyor. Küfürler, alaylar havada uçuşuyor. Tüm bunlardan Neiman da fazlasıyla nasibini alıyor haliyle. Fletcher, müziğin tutku gerektirdiğini, tutkunun da tüm zorlukları yok saydığını biliyor. Aslında öğrencilerini de bu yüzden mengene gibi sıkıyor. Yoluna tutkulu olanlarla devam etmek istiyor çünkü. Neiman’ın sahip olduğu yetenek ve tutkunun da farkında. Fakat Neiman henüz bunun farkına varabilmiş değil. İşte kendini tanıması için bu kadar çok üstüne gidiyor. Film boyunca Neiman’a yapmadığını bırakmıyor.

Fletcher’ı canlandıran J.K. Simmons, MUH-TE-ŞEM! Komut verirkenki o el hareketleri neydi öyle! Bir anda çileden çıkıp öğrencileri doğduklarına pişman etmesini, sınırsızlığını, acımasızlığını çok iyi yansıtmış, çünkü Fletcher’den nefret ettik. Buna karşılık idealistliğini ve sanatsal ruhunu da çok iyi göstermiş, çünkü Fletcher’e  saygı duyduk. Kesinlikle her karede muazzamdı kendisi. Neiman’a hayat veren Miles Teller da gayet iyiydi. Kan-ter içindeki performansı sayesinde Neiman’ın azmine, hırsına ve yeteneğine şahit olduk.

Whiplash, hiç düşürmediği yüksek temposunu finaldeki sahneyle şaha kaldırıyor. Neiman’ın yok olma dürtüsüyle ölümüne çaldığı davuluysa filmi zirvede bitiriyor. Seyirciye de tadına doyulmaz bir caz resitali ve nefes kesici bir azim dersi kalıyor. İyi seyirler!


Puan: (A+)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder